ÇİĞER SATMADAN OLMAZ

19 Ekim 2011, Çarşamba 13:55

     

Bursa'nın anlı-şanlı kadısı Mahmut; bir hadise üzerine kapısına vardığı Üftade Hazretleri'nin feyiz ve ruhaniyetinin tesiri altında kalarak, kendisini mana yoluna adamaya, bu büyük zaatın müridi olmaya karar verir. Fakat üftade hazretleri ağır şartlar koşar Kadı Mahmuda: O büyük ve itibarlı makamından ayrılacak, sırtında kaftanıyla çarşı-pazar dolaşarak ciğer satacaktır! Düne kadar önünden hürmetle geçenler şimdi belki dudak bükecek, belki gülecek, alay edeceklerdir: “Koskoca Kadı'ya bak! Ne hallere düşmüş” diyeceklerdir. Meşhur bir tüccar anlatıyor. Kız kardeşi bir çocuk getirmiş tüccardan iş istemektedir. “-Bu çocuk bizim çok yakınımız. Bu kadar zenginsin. Halin-vaktin yerinde, bu delikanlıya neden iş ayarlamıyorsun ?” “-Ben iş ayarlamam!..” “-Yaa?” “-O kendi işini, kendi ayarlar.” “-Neden?” “-Çünkü benim ayarladığım iş, boşa gider. Ben ne yapsam bir işe yaramaz.” “-İyi. İyi de gitsin. Ona-buna el mi açsın, ona-buna mağdur mu olsun?” Kadıncağız böyle deyince tüccar bey dediki: “-Ben onun yerinde olsam ne yaparım biliyor musun? Git ona aynen anlat: Gitsin bir kova alsın, birde fırça. İçine suyu doldursun, birde sabun. Şoförlüğüde var zaten. Bir taksi durağına gelsin: “-Abi arabanı yıkayayım mı?” “-Yok!” “-Hayır para istemiyorum, bedava yıkayacağım.” “-Oğlum, git dedik!” Bir başka arabaya yönelir: “-Seninkini yıkayayım abi. Para istemiyorum, bedava çalışacağım.” Bir denesin sonunda biri razı olur. Arabayı güzelce yıkar, kurular, duraktakilerin hepsi bunu görür: “-Para?” “-Para istemiyorum dedim ya abi...” “-İsterseniz sizin arabayı da yıkayayım...” Artık oda; “Yıka!...” diyecek. Nasıl olsa para vermiyorlar oda yıkatır, ötekide yıkatır. Hergün muhabbetle gelip koşturduğunu görünce, baştan para vermek istemeyenler, gönüllü olarak; “Bu çocuk ne yiyecek, ne içecek? Şunun cebine birkaç kuruş verelim.” derler. O daha kıymetli olur. Böylece cep harçlığı çıkmaya başlar. Taksi durağında şoförler otururlar, tavla oynarlar, sohbet ederler. Önden bir araba gider. Ötekinin öne çekilmesi lazım. O zaman delikanlı desin ki: “-Abi, arabanı ben çekeyim istersen?” “-Çekebilir misin?” “-Çekerim ya” “-Çek bakalım.” Adam gibi çekerse, şoförler görür, anlarlar: Çocuk işin erbabı... Diğerleride çektirmeye başladımı, oldu, gitti artık oranın kahyası... Güvenilirliği ile, yanlış yapmamasıyla kendini iyice sevdirir. Aradan bir müddet daha geçer. Şoförlerin muhabbeti koyulttuğu sırada bir iş çıkar. O yine dalar: “-Abi istersen bu sefer ben gidip geleyim.” Sefere gidip gelir, kazancı adama verir. İçinde maddi bir beklenti, fırsatçılık yok. Diğerleri de yollarda: “-Benimkine git, benimkine git.” Oranın adamı olmuştur. Güven telkin etmiştir. Fazla zaman geçmez, taksi durağından birisi işinden usanmıştır veya ihtiyarlamıştır: “-Oğlum, sen iyi, güvenilir bir adamsın, işini güzel yapan bir adamsın. Gel şu arabada biraz şoförlük et.” der. Oda şoförlüğe başlar. Ötekinin emin bir adama daha fazla ihtiyacı vardır: “-Sen oradan ayrıl gel. Sana bir tekerin kazancını vereyim.” der. Tüccar böyle tatlı tatlı anlattıktan sonra konuştuğu hanıma son noktayı koydu. “-İşte o zaman benim yanıma gelsin...” Adam farkında olmadan tasavvuftaki o sırrı, o çileyi tavsiye ediyor; “Ciğer satsın.” diyor. Ciğer satmadan, nefsini ezdirmeden, insanlara kendini sevdirmeden, hizmete alışmadan, çile çekmeden gelirse ben ona araba versem, üç gün sonra; “Nasıl olsa benim amcam/dayım araba verdi. Bir araba daha verir!..” diye düşünür. Har vurur, harman savurur. Kendi parasıyla kazansın ki kıymet bilsin demek istemiştir adeta tüccar kadına. İş arıyorum, iş bulamıyorum diyenler bir kerede bu yazıyı okusunlar.


.



 
Son Eklenen Haberler